Kadınlarda Doğum Şekli ile Postpartum Depresif Belirtiler Arasındaki İlişki
DOI:
https://doi.org/10.54308/tahd.2024.47965Anahtar Kelimeler:
Gebelik- Doğum şekli- Postpartum Depresif BelirtilerÖz
Amaç: Son yıllarda giderek artan sıklıkta görülen Postpartum Depresyonun (PPD) ülkemizdeki prevalansı %14 ile %41 arasında değişmektedir. Bu durumun oluşmasında düşük sosyoekonomik düzey, istem dışı gebelik, geçirilmiş depresyon öyküsü, düşük eğitim düzeyi gibi birçok risk faktörü tanımlanmıştır. Bununla birlikte tüm dünyada artmakta olan sezaryen oranları nedeniyle sezaryen doğumun (C/S) postpartum psikolojik etkilerini saptamak önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, doğum şeklinin postpartum depresif semptomların (PPDS) gelişimine etkisini araştırmaktır.
Yöntem: Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniklerine 1 Mart- 1 Haziran 2013 tarihleri arasında başvuran, postpartum ilk 8 hafta içerisinde olan, 18-49 yaş grubundaki 249 kadın araştırmaya dahil edildi. Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EPDS) ve annelerin yaş, eğitim durumu, gelir düzeyi ve istemli gebelik durumu, geçirilmiş depresyon öyküsü, doğum şekli, bebeğin beslenme durumu, annenin çalışma durumu gibi sosyodemografik özellikleri ile ilgili 20 sorudan oluşan anket uygulandı. Veriler SPSS 18.0 istatistik paket programı kullanılarak değerlendirildi. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 kabul edildi.
Bulgular: Annelerin %22,89’unda (n=57) PPDS saptandı. Doğum şekli (normal vajinal doğum (NVD) ya da C/S) ile PPDS arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki saptanmadı (p=0,948). Çalışan annelerde, 30 yaş ve üzeri olanlarda, bebeğine mama takviyesi başlayanlarda, doğum sonrasında emzirme problemi yaşayanlarda ise PPDS anlamlı olarak fazla bulundu (p<0,05).
Sonuç: Çalışmamızda PPDS ile doğum şekli arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı. Bununla birlikte 30 yaş ve üzeri kadınlarda, çalışan annelerde, doğum sonrasında emzirme ile ilgili sorun yaşayanlarda, bebeğini mama ile besleyenlerde PPDS’de anlamlı bir artış saptandı. Bu risk faktörleri göz önünde bulundurularak PPD gelişimini önlemek için gerekli peripartum ve postpartum psikolojik destek sağlanmalıdır.